Organik Katı Ürünler

AKC Organik Plus Katı Çiftlik Gübresi

Garanti Edilen İçerik(W/W)
Toplam Organik Madde%35
Toplam Azot%1
Suda Çözünür K2O%1
EC (dS/m)11,4
Toplam (Humik+Fulvik) Asit%15
Maksimum Nem%20
pH7-9

ECOFARM Katı Çiftlik Gübresi

Garanti Edilen İçerik(W/W)
Toplam Organik Madde%35
Toplam Azot%1
Suda Çözünür K2O%1
EC (dS/m)11,5
Toplam (Humik+Fulvik) Asit%15
Maksimum Nem%20
pH7-9

AKC YEŞİL Katı Çiftlik Gübresi

Garanti Edilen İçerik(W/W)
Toplam Organik Madde%35
Toplam Azot%1
Suda Çözünür K2O%1
EC (dS/m)11,2
Toplam (Humik+Fulvik) Asit%15
Maksimum Nem%20
pH7-9

AKC Organik Plus Katı Çiftlik Gübresinin Faydaları

  • Toprağın strüktürünü (yapısını) iyileştirir,
  • Toprağın kolay havalanmasını sağlar,
  • Sıkışık (kompakte) toprakları gevşetir,
  • Kök solunumunu teşvik eder ve köklenmeyi artırır,
  • Toprağın su tutma kapasitesini artırır,
  • Kaymak tabakası oluşumunu engelleyerek tohum çimlenmesini kolaylaştırır,
  • Toprak mikroorganizmalarının gelişimine ve faaliyetlerine olumlu etki yapar,
  • Bitki besleyicidir,
  • Toprağın katyon değişim kapasitesini artırır,
  • Bitki besinlerinin alımını düzenler,
  • Bitki besin maddelerinin topraktan yıkanarak kaybolmasını önler,
  • Verim ve kaliteyi artırır.

 

Özellikler

  • Organik madde miktarı ve katyon kapasitesi düşük topraklarda bitki beslemesi açısından yetersizliklerle karşılaşılmaktadır.
  • Yüksek pH’ lı topraklarda ağaç için önemli olan mikro ve makro besin elementlerini alma şansı düşer.
  • Tuzluluk ve sodyum zehirlenmesi (toksitesi) gözükebilir. Başta magnezyum olmak üzere bazı besin elementlerinin alınmasında olumsuzluklar görülebilmektedir.
  • Kimyasal gübreler toprağın niteliklerini olumsuz yönde etkilemekte, yapılan yanlış uygulamalar bitki besin maddeleri arasındaki dengeyi bozarak birbirlerinin alımını engellemektedir.

 

ORGANİK GÜBRE HİKAYESİ

Organik madde miktarı ve katyon kapasitesi düşük topraklarda bitki beslemesi açısından yetersizliklerle karşılaşılmaktadır. Yüksek pH’ lı topraklarda ağaç için önemli olan mikro ve makro besin elementlerini alma şansı düşer. Tuzluluk ve sodyum zehirlenmesi (toksitesi) gözükebilir. Başta magnezyum olmak üzere bazı besin elementlerinin alınmasında olumsuzluklar görülebilmektedir. Kimyasal gübreler toprağın niteliklerini olumsuz yönde etkilemekte, yapılan yanlış uygulamalar bitki besin maddeleri arasındaki dengeyi bozarak birbirlerinin alımını engellemektedir

Organik Gübre Nedir?
Bitki besin kaynağı olarak organik gübreler; bitki, hayvan ve insan kaynaklı kalıntılar veya atıklardan oluşan gübrelerdir. Bitki besin kaynağı olarak en önemli organik gübreler çiftlik gübresi ve hayvansal atıklardır. Bunların çoğu doğada bol miktarda bulunur. Organik gübreler, toprağa organik madde kazandırmaları ve toprağın fiziksel özelliklerini iyileştirmeleri açısından önem taşırlar. Toprakta mikrobiyolojik faaliyeti hızlandırarak strüktür, havalanma ve su tutma kapasitesini artırır, makro element takviyesi yapar ve toprakta fosforun yarayışlılığını artırırlar. Toprakta yetişen bitkiler ihtiyaç duydukları besin maddelerinin tamamına yakınını kökler aracılığı ile topraktan alırlar. Bu nedenle bitkisel üretim açısından toprağın fiziksel şekli ve kimyasal yapısı düzgün ve dengeli olmalıdır. Bunu sağlayan ve bitki besin elementlerini organik bileşikler halinde bünyesinde barındıran organik maddenin kaynağı organik gübredir. Toprağın organik maddece zenginleştirilmesi toprağın verimliliğinin artırılmasını sağlar.

Organik Gübre Hakkında
Bitkisel üretim açısından üretimi etkileyen en önemli faktör toprağın yapısıdır. Toprak yapısı içinde miktar azlığına karşılık önemi en fazla olan madde organik maddedir. Organik madde, toprak içinde bulunan bitkisel ve hayvansal kökenli gübrelerle sağlanan bio-kütlelerdir. Bunun kaynağı da hayvansal ve bitkisel kökenli bio-kütlelerdir. En önemli bio-kütle organik gübrelerdir. Organik gübre dendiğinde herkesin aklına büyük ve küçükbaş hayvanların dışkılarından elde edilen ve adına çiftlik gübresi denen gübreler gelir. Organik çiftlik gübreleri bünyelerinde organik maddenin yanısıra, önemli ölçüde bitki besin elementlerini de içerirler. Organik madde miktarı ve katyon kapasitesi düşük topraklarda bitki beslemesi açısından yetersizliklerle karşılaşılmaktadır. Yüksek pH’ lı topraklarda ağaç için önemli olan mikro ve makro besin elementlerini alma şansı düşer. Tuzluluk ve sodyum zehirlenmesi (toksitesi) gözükebilir. Başta magnezyumolmak üzere bazı besin elementlerinin alınmasında olumsuzluklar görülebilmektedir. Kimyasal gübreler toprağın niteliklerini olumsuz yönde etkilemekte, yapılan yanlış uygulamalar bitki besin maddeleri arasındaki dengeyi bozarak birbirlerinin alımını engellemektedir.

NEDEN ORGANİK GÜBRE?
Ülkemizde yıllardır bilinçsizce kullanılan inorganik gübreler toprağın yapısını bozduğu gibi aynı zamanda yüzey akışı ve tabana inen kimyasallar ile denizlere, içme ve kullanma sularına karışarak insan, hayvan ve bitkileri olumsuz etkiler. Organik gübre topraktaki faydalı mikroorganizmaların faaliyetlerini arttırarak bitkinin kökleri vasıtasıyla besin ve suya daha hızlı ulaşmasını sağlar. Organik Gübre tamamen hayvansal kökenlidir. Büyükbaş hayvanlardan elde edilen dışkı gelişmiş teknoloji ile fermante edilir, hastalık, zararlı ve yabancı ot tohumlarından arındırılır. Organik Gübre besin deposudur. Toprağın fiziksel, kimyasal ve biyolojik yapısını iyileştirmesinde, verimliliğin yükselmesinde önemli rolü vardır. Organik Gübre yapısındaki bioaktif humus sayesinde toprağın su ve ısı tutma kapasitesini düzenler. Organik Gübre zengin organik asitler sayesinde, topraktaki besin maddelerinin köklere iletilmesinde aktif rol oynar. En uygun kullanım zamanı ilkbahar ve sonbahar aylarıdır.

İyi Mahsul Almak İçin;

– Dengeli bir gelişim ve her yıl kaliteli ürün alımı için organik madde tamamen hayvansal olmalıdır.

– Hayvansal kökenli organik gübreler yakılmadan mikroorganizmalar tarafından parçalanıp iyi fermante edilmiş olmalıdır.

YANMIŞ GÜBRE VE ORGANİK GÜBRE
Yeni dışkılanmış çiftlik hayvanları dışkısında Karbon ( C ) miktarı çok yüksektir. İşte bu yüzden bir karbon bileşiği olan metan gazı ve karbon monoksit açığa çıkar ve buna biyogaz denir. Dışkıdaki karbon aynı zamanda dışkı bünyesinde yer alan faydalı bakteriler için de enerji kaynağıdır. Bu faydalı bakterilerin karbonu tüketmesi sayesinde canlı kalırlar ve faaliyetlerini sürdürerek gübrenin fermantasyonunu tamamlarlar.

Yanma Bir Fermantasyon mudur?

Yanma bir fermantasyon değildir.

YANMA bakteri faaliyeti sırasında ve sonrasında meydana gelen dışkı yığınındaki kızışmadır. Bu kızışma sonrasında dışkı yığınında sıcaklık artar ve öyle artar ki bazen dışkı yığınından alev dahi çıkabilir. İşte bu sırada fermantasyonu sağlayan bakteriler ölür. Bununla beraber dışkıdaki bitki besleme unsurları da (organik maddeler) tahrip olur.

FERMANTASYON da ise, fermantasyon bakterilerinin yaşaması ve yaşatılması esastır. Bu amaçla her gün iklim şartları göz önüne alınarak en az 4–5 defa yığınların aktarılması, havalandırılması ve serinletilmesi gerekir. Bu aktarma ve havalandırma sayesinde yığınlar;

1. Kızışmaların yanmaya dönüşmesi dışkı yığınlarının havalandırılması ile engellenir.

2. Hiçbir bakteri 80 ‘C üzerindeki bir sıcaklıkta uzun süre yaşayamaz. Bu nedenle dışkı yığınları birkaç gün kendi hallerine bırakılırsa kızışma sonrası bakterilerin hemen hemen tamamı ölür ve fermantasyon gerçekleşmez. Serinletme ile fermantasyon bakterilerinin yaşaması sağlanır. Bakteriler yaşadıkça dışkının fermantasyonu sürer ve tamamlanır.

3. Fermantasyon bakterilerinin bir kısmı aerob (oksijenli ortamda üreyen bakteriler) olup, oksijenli ortamlarda yaşayabilirler. Dışkı yığınlarının aktarılması ve havalandırılması ile yığınlar havanın oksijeni ile oksijenlendirilirler.

Yukarıdaki açıklamalar ışığında, ahırlardan çıkartılmış veya meralardan toplanmış dışkıların yığınlar halinde bekletilmesi, eskitilmesi ve halk dilindeki ifade ile YANMASI sonrası geride kalan gübre yığınının,

1. Açıkta bekletilmesi sonucu yoğun kar ve yağmur suları ile bitki besin elemanlarının yıkanması nedeniyle organik madde kayıpları oluşur.

2. Kızışma sonrası organik bitki besin elementlerinin yüksek ısı ile tahrip olması ve yok olması nedeniyle, bitki besleme özelliği kalmadığından (organik madde kaybı oluştuğundan), kullanıldığı toprağın sadece fiziksel yapısını düzeltme özelliğinden başka özelliği kalmaz. Ayrıca, kendi halinde yanma ile yabancı ot tohumları da ölür. Ancak dışkı yığınlarının yanmayan dış ve kenar kısımlarında ölmemiş olarak kalan tohumlar gübre kullanımı sonrası toprakta çimleneceği için, bunlara karşı mücadelede yabancı ot ilacı kullanma zorunluluğu doğacaktır.

Organik Gübre, gübre hammaddesi olan dışkının taze olarak toplanması sonrası, fabrika ortamında iklim şartları göz önünde bulundurularak en az 45-60 gün süre ile fermantasyon sürecine sokulması ve fermantasyonun kontrol altında gerçekleşmesi ile elde edilir.

Kontrollü fermantasyon sırasında,

1. Taze dışkıda bulunan ve o haliyle kullanıldığında bitkiyi yakan kimyasal bileşiklerin fermantasyon bakterileri tarafından tüketimi sağlanır. Böylece öngörülen miktarlarda kullanıldığında bitkiye zarar vermez.

2. Dışkıda var olan özellikle organik kökenli bitki besin elementleri tahrip olmaz ve kaybolmaz.

Organik Gübre kontrollü fermantasyon süreci tamamlanan gübre hammaddesinin bünyesinde var olan parazit, bakteri, mantar, virüs ve yabancı ot tohumlarının, üretim sürecinde yer alan sterilizasyon ünitesi sayesinde öldürülmesi ve çimlenme gücünün yok edilmesi nedeniyle kullanıcılara veya toprağı hastalık etkeni ve yabancı ot bulaştırma riski ortadan kaldırılmış olur.

Bu bilgiler ışığında daha verimli topraklar ve daha kaliteli ürünler elde edebilmek için ve en değerli mirasımız olan topraklarımızı gelecek nesillere güvenle teslim edebilme için AKC ORGANİK ürünleri tercih edin.

TOPRAK VE ORGANİK MADDE
Toprakla uyumlu bir şekilde karışabilen organik çiftlik gübreleri toprağın fiziksel ve kimyasal yapısını düzeltir. Böylece üzerinde üretim yapılacak toprağın iyi bir yapı kazanmasının yanı sıra, toprak içinde olması istenen toprak kümeciklerinin oluşması ve kalıcı hale gelmesi, toprağın su tutma kapasitesinin artması, iyi tava gelmesi ve elde edilen tavın korunması sağlanır.

En iyi organik madde kaynağının rastgele açık alanda bekletilmemiş olan, besin maddesi kaybına uğratılmamış olan, kontrollü ve iyi fermente edilmiş, büyük ve küçükbaş hayvan dışkılarından elde edilen çiftlik gübreleri olduğu yapılan bilimsel araştırmalarla ortaya konmuştur.

Organik maddenin ideal oranda toprağın % 6-7’ si düzeyinde olması gerekir. Bu oranın %4’ ün altına düşmemesi istenir. Ancak, Türkiye topraklarının organik madde düzeyinin bölgeden bölgeye değişmekle beraber %1-4 arasında olduğu yapılan araştırmalarla ortaya konmuştur.

Organik maddenin yıkımı, parçalanması ve topraktan eksilmesi büyük ölçüde hüküm süren yüksek çevre sıcaklıklarından ileri gelir. Organik madde aşırı sıcaklık ve kuraklıktan olumsuz etkilenir ve tahrip olur. Ülkemiz topraklarının fazla yağış alan Karadeniz Bölgesi hariç diğer bölgelerinde yoğun organik madde kaybı ve buna bağlı olarak da fazlaca organik madde ihtiyacı vardır. Organik maddenin aşırı yağışlar ve kontrolsüz vahşi sulanmayla da topraktan yıkandığı bir başka gerçektir. Düzenli ve sağlıklı bir bitkisel üretim için topraklarımıza sürekli organik madde vermek kaçınılmaz bir zorunluluktur.

BİTKİ VE KÖK GELİŞİMİ
Bitkiler ihtiyaç duydukları besin maddelerinin büyük bir kısmını kök sistemleri ile alırlar. Bu nedenle bitkinin büyümesi, gelişmesi ve arzu edilen düzeyde verim alınabilmesi için köklerin ve kök sistemlerinin iyi oluşup gelişmesi gerekir.

Bitkilerde köklerin görevi sadece bitkiyi toprağa bağlaması değildir. Kökler su ve besin maddelerini topraktan alıp gövde ve yapraklara taşıdıkları gibi, bitkideki hormonları ve organik bileşenleri de sentezlerler.

Bitki kök gelişimini etkileyen pek çok faktör vardır. Bunların en önemlileri arasında ve başında, bitkinin üzerinde bulunduğu toprağın;

1. Yapısı,

2. İçerdiği bitki besin maddeleri,

3. Havası ve havalanabilir olması,

4. Nemi (Tavı),

5. Sıcaklığı,

6. Bitkideki fotosentez etkisi gelir.

Genellikle yapısı düzgün ve iyi havalanan topraklarda kökler daha iyi oluşur, büyür ve gelişir. Kök büyümesi üzerine toprağın havası üç yönden etki yapar.

1. Toprak havasının oksijen içeriği

2. Toprak havasının karbondioksit içeriği

3. Toprak havasında bulunabilen ve anaerobik parçalanma sonucu ortaya çıkan hidrojen sülfür, metan ve hidrojen miktarlarıdır.

Solunum oranının yüksek olması nedeniyle bitki köklerinin oksijen ihtiyaçları fazladır. Buna karşılık toprak havasının karbondioksit içeriğinin yüksek olması halinde tüm bitkilerde kök sistemleri ölür. Benzer şekilde anaerobik parçalanma sonunda açığa çıkan hidrojen sülfürün düşük miktarları dahi ve genel olarak bazı bitkiler hariç metan gazının toksik etki yaptığı yapılan araştırmalarla kanıtlanmıştır. Belirtilen bu olumlu ve olumsuz etkiler altında oluşup gelişen kök sistemlerine bağlı olarak bitkilerde iyi veya tatmin etmeyen ürün verirler.

Bitki köklerinin bitkinin toprağa tutunmasını sağlaması ötesinde temel görevi, bitkilerin ihtiyaç duydukları besin maddelerini topraktan veya kullanıldıkları ortamdan alarak gövdeye iletmektir.

Bitki besin elementleri toprakta;

Toprak çözeltisinde çözünmüş olarak,

Toprağın değişim komplekslerinde emilmiş olarak,

Topraktaki mineral maddelere kimyasal yolla bağlanmış olarak,

Organik maddede organik bileşikler halinde bulunurlar.

İçerisinde mineral maddelerin ve gazların çözünmüş olarak bulunduğu toprak çözeltisi, toprak suyu adı verilir. Topraksuyu sulama suları ve yağmur suları ile artar, sıcaklığa bağlı olarak buharlaşma ile azalır. Bu durumda organik gübre içinde bulunduğu organik maddenin toprağa kazandırdığı toprağın su tutma kabiliyeti ile toprak suyunun oluşup muhafaza edilmesi ve bitkilerin sağlıklı beslenmesi arasında sıkı bir ilişki vardır.

Ayrıca bazı bitki besin elementleri organik gübre içindeki organik maddeye bağlı organik bileşikler halinde bulunduğundan organik gübrelerin bitki kök gelişimine ve bitkinin beslenmesine ve buna bağlı olarak ürün miktarı ve kalitesine doğrudan etkisi vardır.

SOLARİZASYON VE TOPRAĞIN YANMASI
Türkiye’nin kanayan yaralarından birisi de anız yakmadır. Buğday, arpa, mısır gibi biçer-döver makinalı sistemde hasadı yapılan hububat türü bitkisel üretimde, hasat sonrası artıkların, toprağın işlenmesini güçleştirdiği gerekçesi ile yakılması büyük olumsuzluklara neden olmaktadır. Özellikle anız yakmaları sonrasında, anızı yakılan araziye bitişik mekan, barınaklarının yanması bireysel acılara sebep olurken, ormanların yanması ülkemizde yaşayan ve bu ülkeyi seven herkesin yüreğini yakmaktadır. Bu nedenle anız yakmak yasaklanmıştır.

İlk bakışta anız yakmanın yasaklanması sanki tarlaya bitişik orman ve mekan yangınlarının önüne geçmek için alınmış bir tedbir olarak algılanabilir. Ancak esas yasak olan, anızın yanması ile birlikte yanan ateşin altındaki toprağın içinde başlayan mikroflora veya fauna denilen canlılarla birlikte toprağı üretken kılan, bitki yetişmesini sağlayan ve bitkisel üretim için olmazsa olmaz olan canlı tabakanın yanmasını önlemek için konulan yasaktır. Toprağın üretim yapabilen ve üretken olan kısmı toprak mikroflorasının ve faunasının olduğu, toprağın canlı kısmı da denen ilk 30-40 cm kalınlığındaki yüzeysel tabakadır. Yüzeye yaklaştıkça canlılık ve üretkenlik artarken, aşağıya derine gittikçe canlılık ve buna bağlı olarak üretkenlik azalır. Toprak anızla birlikte yanarken aslında en canlı kısmı da yanmaktadır. Yanacak anız ne kadar zayıfsa, topraktaki tahribat da o kadar az olur. Yanma sonrası oluşan tahribat, toprağın biraz daha derinindeki mikrofloranın gelişimi ile telafi olur, ancak bu zaman alır.

Toprağın canlı kısmı olan fauna ve floranın oluşumunu sağlayan toprak mikroorganizmalarının en önemli görevleri doğrudan bitki kökleri tarafından alınamayan ham bitki besin elementlerinin parçalanarak alınımını sağlamak ya da kökler tarafından alınabilir hale getirmektir. Eğer bunlar tahrip olursa bitkiler köklenmeden itibaren sağlıklı gelişmezler. İşte anız yakma bu tahribatı yapan en önemli faktördür.

Özellikle kontrollü çevre şartları yaratılarak üretim yapan sera gibi alanlarda toprak florasını ve faurasını tahrip eden bir başka uygulama da ‘SOLARİZASYON’ dur. Bitkiler salgın hastalıklara sebep olan bakteriler ve mantarlar ile yabancı ot tohumlarını yoğun bakterisid, fungusit ve herbisit gibi meyvelerde kimyasal kalıntı bırakabilecek ilaç ve kimyasal kullanmadan bunlarla mücadele etmede, bunları yok etmek önemli bir yöntem olarak sıkça solarizasyon işlemine başvurulmaktadır. Belki hastalıksız, sıkıntısız bir bitkisel üretim için daha az bir zirai mücadele harcaması yaparak bir üretim gerçekleştirmek için solarizasyon uygulanması başvurulabilecek iyi bir yöntem olarak düşünülebilir. Ancak mikroorganizma mikroorganizmadır. Hepsi de 70-80°C’nin üstünde 10-15 dakikada imha olur. İster ilaç gibi madde kullanılsın, ister solarizasyon gibi ısıl işlem yapılsın tamamında bakteri ve mantar gibi faydalısı ile zararlısı hepsi hemen hemen benzer yapıda olan canlıların tamamını hedef almaktadır. Günümüzde faydalıya zarar vermeden zararlı bakteri ve mantarları yok eden ilaç veya yöntem maalesef yoktur. Bu nedenle yapılan uygulamalar zararlı bakteri ve mantarları yok eder, etmenin yanı sıra toprakta üretim için gereken toprak flora ve faunasını oluşturan canlıları da yok etmekte ve imha etmektedir. Böyle olunca üretim amacı ile para harcanarak temin edilen ve toprağa verilen toprak düzenleyicileri ve bitki besin elementleri ancak ve sadece eğer topraktaki mikroorganizmalar tarafından parçalandıktan sonra kullanılabilecek, yararlı hale gelebilecek maddelerse, o takdirde solarizasyonda faydalı bakterilerde imha edildiği için toprağa atılan tohumun ya da dikilen fidenin bundan yararlanması mümkün değildir. Zira ham ve işlenmemiş besin maddesini kaynağını parçalayarak kullanılabilir hale getirecek bakteriler solarizasyonla imha edilmiş olduğundan artık toprakta ve özellikle ekim dikim yapılan toprağın üst kısmında mevcut değillerdir.

Ülkemizde yapılan genel uygulamalara baktığımızda şunları görüyoruz;

Sera sahiplari, seralarda sebze ve meyve yetiştirenler, bir önceki üretim döneminin sonunda, seradaki, bitki köklerini sökmekte, seranın ekim-dikim öncesi toprağa verilmesi, ilave edilmesi gereken maddeleri eklemekte seradaki toprağı ilave edilenlerle birlikte işleyip karıştırmakta bolca sulayıp üzerine devamlı su vermek için sulama borularını sermekte ve toprağın üstünü plastik örtüyle kapatarak sıcaklığın yükselmesini sağlamaktır. Örtü altında sıcaklık öyle artmaktadır ki, uygulama sonrası dönemde dikilecek bitkiye zarar verebilecek ne kadar canlı varsa ölmektedir. Bu arada faydalı organizmalarda birlikte yok olmaktadır. Özellikle son yıllarda entansif hayvancılık yapılan çiftliklerde arazinin bir tarafına biriktirilen büyük ölçüde yığında bekleme sırasında kuruyan gübreler hiçbir fermantasyon işlemine tabi tutulmadan kamyonlarla seralara taşınmakta solarizasyon uygulaması öncesinde sera içine taşınıp toprakla karıştırılmakta ve sonra solarizasyon başlamaktadır.

Ham gübre, solarizasyon öncesi fermente edilmediğinden ve solarizasyon sırasında bu gübreyi fermente edecek, parçalayarak bitki için faydalı hale getirecek olan bakteriler de imha edildiği için, sera içindeki bitkiler, çiftlik gübresi koyu samra denen bu materyalden faydalanamayacaktır. Ancak faydalanma eğer solarizasyonla oluşan yüksek ısı toprağın derinlerinde kaldığı için tahrip olmamış faydalı bakterilerin zamanla yüzeye doğru yayılması ile yüzeyde kalan ve henüz fermente olmamış ham çiftlik gübresinin veya pek çok yerde adına ‘ Samra ‘ denilen dışkıyı fermente ederek bitki için faydalanılabilir hale getirecektir. Fakat bu süreç birkaç aylık bir zamanı gerektireceğinden, bitki bu materyalden köklenme ve büyüme döneminde faydalanamayacaktır.

Diğer yandan solarizasyonda oluşan yüksek ısı aslında dışkıyı parçalayarak onun gübre özelliğini de kaybettirir. Oysa çiftlik gübreleri kullanmadan önce çok iyi fermante edilirse ancak o zaman tohumun çimlenmesine, fidenin köklenmesine, bitkinin gelişmesine olumlu katkı sağlar ve ilerleyen meyve döneminde ise bünyesindeki organik maddelerden sentezlenen organik asitler sayesinde verim artışına hizmet ederler. Fermente edilmemiş ham çiftlik gübresi ya da diğer adıyla samra, toprağa verildiğinde, solarizasyon uygulanıyorsa hemen, uygulanmıyorsa toprağa karıştırıldıktan birkaç ay sonra topraktaki bakteriler tarafından fermente edilmeye başlar. Bu sırada bakterilerin protein ihtiyacı topraktaki azot kullanılarak karşılandığı için ekim ve dikimi yapılan bitkilerde çok ciddi azot eksikliği ile karşılaşılır. Yani çiftçinin bitki beslemek için kullandığı dışkı yani samra bitkilerde azot eksikliği ve bunun neden olacağı sonuçların ortaya çıkmasına sebep olur. Bu nedenle özellikle solarizasyon uygulanan alanlarda hem organik maddenin parçalanıp yapısı bozulmadan işe yaramaz hale geleceğinden, hem de toprak içinde oluşacak fermentasyon sırasında azot eksikliğine sebep olacağından fermente edilmemiş organik materyalin ve bu arada samranın kullanımı fayda sağlamayacağı gibi üretimide sıkıntıya sokar.

 

KULLANIM, YERİ, ZAMANI, DOZU

SEBZELER
Toprak hazırlama ve 1.çapa döneminde sulama önüne verilerek toprağa karıştırılır.
AÇIKTASERADA
Domates, biber ve patlıcan 175-200 kg/da    225-250 kg/da
Hıyar, kabak, kavun ve karpuz150-175 kg/da    175-200 kg/da
Ispanak, lahana, karnabahar ve marul150 kg/da  200 kg/da
Soğan ve pırasa 100-125 kg/da 125-150 kg/da
Havuç ve turp150-175 kg/da 
Fasulye ve diğer baklagiller 75 kg/da  100 kg/da
Çilek200 kg/da  250 kg/da
MEYVELER
İlkbahar ve sonbaharda uygulanarak toprağa karıştırılır.
Turunçgiller4-5 kg/ağaç
Muz8-9 kg/ağaç
Elma, armut ve ayva3-4 kg/ağaç
Şeftali, kayısı, kiraz, vişne, erik3-4 kg/ağaç
Bağ ve kivi150-200 kg/da
Zeytin2-3 kg/ağaç
İncir2-3 kg/ağaç
Fındık2-4 kg/ağaç
Çay150-175 kg/da
TARLA BİTKİLERİ
Ekim öncesi toprak hazırlığı sırasında uygulanarak toprağa karıştırılır.
Buğday, arpa yulaf ve çeltik25-75 kg/da
Ayçiçeği, mısır, sorgum ,darı50-75 kg/da
Nohut, mercimek ve fasulye25-50 kg/da
Şekerpancarı ve patates50-75 kg/da
Tütün25-50 kg/da
Pamuk, kanola ve soya75-100 kg/da
Yem bitkileri100-150 kg/da
SÜS BİTKİLERİ VE ÇİM ALANLARI
İlkbahar ve sonbaharda uygulanır.
Çim Alanları15-20 kg/100 m²
Süs Bitkileri10-15 kg/100 m²
Peyzaj ağaçları ve çalıları3-4 kg/ağaç